28 Aralık 2014 Pazar

Kuşlar ve hayat dersi


Bazen umutlar tükenir, dünyamız puslanır. Ve herşey gözümüzde sıradanlaşır.
Yollar yürümekten ezberlenmiştir. Devamlı aynı noktaya gelen saatler, hep aynı rakamları yineleyen takvim; çamurdan bir bıkkınlık sahiline taşır bizi. Her eşya, her şekil hayalle gerçek arasında bir uçuruma dönüşür de güneş görünmez, renkler de seçilemez olur… Ardından bir gölge belirir başınızın üstünden, pencereden bir ses gelir, baktığınız yerden bir kuş havalanır ya da sessizliğin ortasında inceden bir ses yankılanır ansızın. İşte o vakit bir kıpırdama olur içinizde, bir titreme tutar. Sessizlik bozulur, güneş güleç yüzünü gösterir ve tekrar  hayat bütün ana renkleriyle bahçesine çağırır. Ruhunuzun derinliğinde bir çift kanat sesi duyulur ve ufacık bir aks-i seda. Sebebini anlayamazsınız bu ani iyileşmenin. Çünkü her şey yeniden başlar.

Sanki aramızda bir yürek bağı vardır, yeryüzündeki kuşların gönlümüzde ve ruhumuzda.
Sanki semalarda değil de ruhumuzda süzülür kuşların kimisi.
Bu yüzdendir ki gökyüzünde süzülen kuşlara bakmak hep huzur verir bize.
 Sanki kuşlar değil de sonsuz maviliğin altında süzülen ruhumuzdur. . Acemisi olduğumuz bu dünyada onlara özeniriz yaşam boyu ve aslında kuşlardan öğreniriz yaşamayı.
Ağaç dallarında yuva kurmayı, güzel havalarda şarkı söylemeyi, yağmurlu zamanlarda saçak altlarında beklemeyi.
 Sabahın erken saatlerinde yiyecek bulabilmek için evden ayrılmayı ve güneş batar batmaz yeniden eve dönmeyi, ardımızda bıraktıklarımızı özlemeyi, Kuş masalları ile büyür çocuklar ve zamanı gelince yuvadan uğurlanır. Bu nedenle giden tüm kuşların ardı sıra hasretle bakarız.

İnsanlara yakın olmayı, her seste irkilmeyi, öldürmeyi değil de ölmüşlerimizi toprağa gömmeyi hep kuşlardan öğreniriz.
Camların önünde, ağaçların tepesinde, dağların yücesinde, özgürlüklerini kıskanıp içine tıktığımız kafeslerin içerisinde bize fani olmanın şarkısını söylerler .

Uzanıp da yakalayamadığımız eski günler, yüreğimize konup göçen sevdalar,elimizde avucumuzda tutmayı beceremediğimiz gençliğimiz, rüzgara savurduğumuz ömrümüzün birer yaprağıdır kuşlar. Hasretle bakar dururuz bizden uzaklaşan kuşların ardı sıra.

Hüzün Vakti -2-


Umudun ve umutsuzluğun ötesinde kapılarını herkesten gizlediğimiz renksiz bir bahçedir hüzün. Ya da kalbimizde zamansız açan, renklerini seçemediğimiz soluk bir çiçek.. Bu dünyaya ait olmadığımızı hüzün bulutları hatırlatır bize, hüzün rüzgarları okşar ruhumuzu.,  Yalnızlığımızı durup dururken iliklerimize kadar hissettiren bir yaşam iksiridir hüzün. Dağlara, denizlere, gökyüzüne bakarken, yıldızları sayarken, uzaklara giderken çağrılmadan gelir ve üşüşür yüreğimize. Sessizlik suretinde ötelerden gelen davetsiz bir misafirdir  hüzün. Ne eleme benzer, ne acıya, ne mutsuzluğa ne de ızdıraba benzer hüzün. Ne bir kırgınlıktır hüznün karşılığı ne de küskünlük. Her insan üzülebilir ama hüzünlenemez.Bambaşkadır hüzün, gam, keder, dert gibi değil..
Sözcüklerin gücü yetmez hüznü anlatmaya, çünkü hüzün yaralı harflerin oluşturduğu ufacık bir kelimedir ve hüznün karşılığı sadece hüzündür.

Sevinç kuşları gibi aniden kanat çırpıp gitmez penceremize konan hüzün kuşları. Kırk yıllık dostumuz gibi gelir hüzün elini atar omzumuza ve karanlık sokaklarda uzun bir gezintiye çıkarır bizi Gücümüzü yitirene dek sağır ve dilsiz dolaşır dururuz. Adını koyamadığımız, sırrına eremediğimiz gerçekler ayan olur, hüzünle el ele gezerken. Hüzün kalp aynasında dünyanın buğusunu silerken gördüğümüz kendi yüzümüzdür. Hüzünle çıkılmayan yolun vuslatı da olmaz.

Hüzün, ıssız bir sahil..bir gurbet akşamı ansızın ortasına düştüğünüz bir veda sahnesi.. Ya eski bir fotoğraf karesi alır çeker sizi içine ıssızlığın ya da uzaklardan duyulan bir hıçkırık sesi.

20 Aralık 2014 Cumartesi

Hüzün Vakti -1-

Hüzün gelip de kapınızdan içeriye süzüldüğünde heyecanların, hırsların, özleyişlerin, kırgınlıkların, pişmanlıkların, mutlulukların, bekleyişlerin içi boşalır, dünyaya dair hiçbir şeyin anlamı kalmaz. Diliniz lal, gördüğünüz hayaldir bu demlerde... Hemen herşey size sizi fısıldar; buğulanan pencere, saçak altında tüneyen kuş, kapı önünde kıvrılmış yatan kedi, saksıdaki çiçek, sessizce uzaklaşıp giden zaman...

Hangi dağın kuytusunda, hangi çölün ortasında kaldığınızı bilemezsiniz.... Yaralı bir göçmen kuş misali yalnız ve çaresiz kalırsınız soğuk iklimlerde.

15 Nisan 2014 Salı

KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞUYUM..

 Yüreğimdeki heybemde hala KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞUYUM.. SEVGİ ise benim bazen elma şekerim, bazen can dostlarım.. Kimi zamanda yüreğimin azığı.. Varlığımda, yüreğimde, gülüşlerimde hep sarıp sarmaladım SEVGİYİ... Herkese gösterdim ömrümce.. Ömrümün her mutlu gününde kuşatsın bizi diye SEVGİLER BÜYÜTTÜM YÜREK HEYBEMDE... Başkada birşeyim yok ..Can dostlarıma yürek heybemden SEVGİYLE....<3


7 Mart 2014 Cuma

Güzel Bir Söz Güzel Bir Ağaç Gibidir

''Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkanı olmayan (kötü) bir ağaca benzer. Allah inananları, dünya hayatında ve ahirette sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptırır, Allah dilediğini yapar.'' (İbrahim, 24-27)

4 Mart 2014 Salı

Dünya hayatı kum saati gibidir..

Dünya hayatı kum saati gibidir aslında her kum taneciği senden eksilir de birgün bitince "Bir şey anlamadım" dersin.

Gözlerimi kapadığımda..

Gözlerimi kapattığımda sahte mutluluklar hissettiğim birine değil; yıllar sonra, feri gitmiş gözlerimi açıp huzur bulacağım, genç hissedeceğim birine ihtiyacım var benim. Ve o sen değilsin! 

1 Mart 2014 Cumartesi

Kusur aramak..

Başkalarının kusurlarını aramakla vakit geçirmek, kendi eksikliklerimizle asla ilgilenmediğimizi kanıtlar.

Gece diyorum...

Gece diyorum..
Ne güzel kucaklıyor hüzünleri..
Ya yalnızlık ?
Siyah bir iplik gibi sarıyor yürekleri..
Peki ya dua..
Ah !Dua olmasa ,nasıl görürdü umutlarımız Güneşi..